TÜRK MİRAS HUKUKUNDA ŞEKLİ ANLAMDA ÖLÜME BAĞLI TASARRUFLAR; “VASİYETNAME VE MİRAS SÖZLEŞMESİ”
- Barış Kaşka
- 5 Tem 2024
- 9 dakikada okunur
Türk hukukunda mirasa ilişkin hükümler 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 485 ilâ 682. maddeleri arasında düzenlenmiştir. Kanun koyucu bu düzenlemeler arasında mirasbırakana, kendi malvarlığının bir kısmı üzerinde, ölümünden sonra hüküm ve sonuç doğuracak birtakım hukuki işlemler yapabilme hak ve imkanı tanımıştır.
Kanun koyucunun mirasbırakana ölümünden sonra geçerli olacak hukukî işlemler yapabilmesi imkânını tanıması, mülkiyet hakkına ve irade serbestisine verdiği önem nedeniyledir. (Öztan, Bilge: Miras Hukuku, 6. Bası, Ankara 2014, s. 175; Kılıçoğlu, Ahmet M.: Miras Hukuku 6. Bası, Ankara 2015, s. 102.)
Mirasbırakanın ölümünden sonra meydana gelmesini arzu etmiş olduğu hususlara ilişkin her türlü irade açıklaması, ölüme bağlı tasarruf olarak adlandırılmaktadır. (Öztan, Bilge / Öztan, Fırat: “Ölüme Bağlı Tasarruflara İlişkin Medeni Kanunu'ndaki ve Noterlik Kanunu'ndaki Şekil Şartları”, AÜHFD, 65 (4), 2016, s. 3586).
Miras bırakan, kanunun öngördüğü sınırlar içinde, mal varlığının tamamı veya bir kısmı üzerinde ölümünden sonra hüküm ve sonuç doğurmak üzere ölüme bağlı tasarrufta bulunabilir. Bu şekilde kişinin iradesi, ölümünden sonrası için hukuken değer taşıyacak ve sonuç doğuracaktır. Ölüme bağlı tasarruflar yalnızca iki şekilde; vasiyetname ve miras sözleşmesi şeklinde yapılabilirler. Kanunda vasiyetname ve miras sözleşmesi dışında başka bir ölüme bağlı tasarruf şekli veya tipi düzenlenmemiştir.
A. Vasiyetname
Vasiyetname, kanunda gösterilen biçim ve koşullara uyularak yapılan ve mirasbırakan tarafından ölünceye kadar tamamından veya bir kısmından dönülebilen yazılı irade beyanıdır. Vasiyetname bir kimsenin (gerçek kişi) bizzat yapacağı ölüme bağlı bir tasarruf olup amacı, gerçek veya tüzel bir şahsa bütün malvarlığının veya muayyen (belirli) bir malının mülkiyetinin devrinin yapılmasını sağlayan tek taraflı bir hukuksal işlemdir. Vasiyetname yapabilmek için ayırt etme gücüne sahip olmak ve on beş yaşını doldurmuş olmak şarttır.
Türk hukukunda el yazılı vasiyetname, resmi vasiyetname ve sözlü vasiyet olmak üzere üç tür vasiyetname bulunmaktadır. Vasiyetnameler düzenlenme şekil ve şartlarına göre bu isimleri almışlardır. Kanun gereği sınırlı sayıda düzenlenebileceğinden, sayılan bu üçvasiyetname dışında başka bir vasiyetname şekli tercih edilemeyecektir.
1-Resmi Vasiyetname
Resmi memur (vasiyetnameye resmiyet verecek makam) önünde yapılan vasiyet türü olup, kişi son arzularını resmi memur ve tanıklarla paylaşmaktadır. Resmi memur; sulh hakimi, noter veya yasa ile kendisine bu yetki verilmiş diğer resmi kişidir. Diğer yandan resmi vasiyetnamenin düzenlenmesi esnasında iki tanığın bulunması şartı aranmaktadır. Resmi vasiyetname bizzat resmi memur tarafından ya da onun gözetiminde başka bir memur tarafından bizzat düzenlenmesi şeklinde olur. Bu kapsamda mirasbırakan, arzularını resmi memura bildirir. Bunun üzerine resmi memur, vasiyetnameyi yazar veya yazdırır ve akabinde okuması için mirasbırakana verir. Vasiyetname, mirasbırakan tarafından okunup imzalanır. Memur, vasiyetnameyi tarih koyarak imzalar. Vasiyetnameye tarih ve imza konulduktan hemen sonra mirasbırakan, vasiyetnameyi okuduğunu, bunun son arzularını içerdiğini memurun huzurunda iki tanığa beyan eder. Mirasbırakan okuma yazma bilmiyorsa, eşdeyişle vasiyetnameyi bizzat okuyamaz veya imzalayamazsa, memur vasiyetnameyi iki tanığın önünde ona okur ve bunun üzerine mirasbırakan vasiyetnamenin son arzularını içerdiğini memurun huzurunda iki tanığa beyan eder. Tanıklar, bu beyanın kendi önlerinde yapıldığını ve mirasbırakanı tasarrufa ehil gördüklerini vasiyetnameye yazarak veya yazdırarak altını imzalarlar. Diğer yandan vasiyetname içeriğinin tanıklara bildirilmesi zorunlu değildir.
2- El Yazılı Vasiyetname
Türk Medeni Kanunu’nun 538. maddesinde düzenlenen ve olağan vasiyetname türü olarak kabul gören el yazılı vasiyetname türü, resmi vasiyetname türünde olduğu gibi resmi memurun ve/veya tanığın katılımına gerek olmaksızın, vasiyetçi tarafından tek başına düzenlenebilmektedir. Bu niteliği itibariyle el yazılı vasiyetname resmi vasiyetnameye kıyasla, kolaylıkla hazırlanılabilen ve vasiyetçi tarafından daha sonra arzu edilirse kolaylıkla değiştirilebilen bir vasiyetname türüdür.Vasiyetçi tarafından tanzim edildikten sonra herhangi bir makama veya kişiye verilmesine gerek bulunmamaktadır. El yazılı vasiyetname metni vasiyet eden tarafından gizli tutulabilmektedir. Vasiyetçi dilerse notere ya da sulh hakimine vasiyetnameyi tevdi edebilir. Ancak bu tamamen vasiyetçinin isteğine bağlı olup, tevdi etme zorunluluğu bulunmamaktadır. Vasiyetnamenin bu şekilde düzenlenmesinin kolaylık sağlaması yanında sakıncaları da vardır. Vasiyetçi tarafından el yazısı ile yazıldıktan sonraki süreçte, arzusu dahilinde resmi bir merciye verilmemiş olan bu tür bir vasiyetname, onu eline geçiren kişi tarafından kolayca tahrif edilebilir veya yok edilebilir. Yine aynı sebepten söz konusu vasiyetnamenin kaybolma ve vasiyetçinin ölümünden sonra bulunamama ihtimali de bulunmaktadır.
El yazılı vasiyetnamenin geçerli olabilmesi için kanunda bazı şekil şartlarının varlığı aranmaktadır;
ØVasiyetnamenin baştan sona, vasiyetçinin kendi el yazısı ile yazılması gerekmektedir.
Ø Vasiyetnamenin yazıldığı tarihin, gün, ay ve yılı anlaşılır olacak şekilde, vasiyetnameye yine el yazısı ile yazılması gerekmektedir. (Eğer vasiyetname içerisinden vasiyetnamenin yazıldığı tarih gün olarak anlaşılabiliyor ise tam tarih atılmamış olsa dahi yine geçerli olur. Örneğin “bugün 2023 yılının kurban bayramının birinci günü” ifadesinde olduğu gibi.)
Ø Vasiyetnamenin vasiyetçi tarafından kendi el yazısı ile imzalanması gerekmektedir.
Bu şekilde tanzim edilmiş olan vasiyetnameye eğer sonradan herhangi bir eklenti yapılırsa, sonradan eklenen bu kısımların geçerlilikleri, onların da bizzat vasiyet eden tarafından el yazısı ile yazılıp, tarih belirtilerek imzalanmasına bağlıdır. Diğer yandan vasiyetname şayet vasiyetçi tarafından notere ya da sulh hakimliğine teslim edilmemiş ise, vasiyetçi öldüğünde vasiyetnamesini bulanın Türk Medeni Kanunu’nun 595. maddesi gereği vasiyetnameyi sulh hakimine verme yükümlülüğü bulunmaktadır. Aksi halde bu yüzden doğacak zararlardan sorumlu olur.
3-Sözlü Vasiyetname
Olağanüstü veya istisnai durumlar için kabul edilmiş bir vasiyetname çeşididir. Sözlü vasiyetnameye ancak olağanüstü hallerde, el yazılı veya resmi vasiyetnamenin yapılamadığı durumlarda başvurulur. Bu vasiyetname türünde vasiyetçi arzularını sözlü olarak açıklasa da, daha sonra bu vasiyetin mutlaka yazıya geçirilmesi gerekir.
Sözlü vasiyetnamenin geçerli olabilmesi için kanunun aradığı şartlar;
Ø Vasiyetçi el yazılı veya resmi vasiyetname düzenleyemeyecek durumda olmalıdır.
Ø Olağanüstü bir durum bulunmalıdır. (Yakın ölüm tehlikesi, ulaşımın kesilmesi, hastalık, savaş vb.)
Ø Vasiyetçi son arzularını iki tanığa anlatmalıdır.
Ø Tanıklardan biri, kendilerine beyan edilen vasiyetçinin son arzularını; yer, yıl, ay ve günü de belirterek hemen yazmalı, bu belgeyi imzalamalı ve diğer tanığa da imzalatmalıdır. Yazılan belgeyi ikisi birlikte vakit geçirmeksizin bir sulh veya asliye mahkemesine vermelidirler. Ancak tanıklar, vasiyetçinin son arzularını yazıya geçirmek yerine, vakit geçirmeksizin en hızlı şekilde mahkemeye başvurup söz konusu hususları beyan ederek mirasbırakanın son arzularını bir tutanağa geçirtebilirler.
Ø Tanıklar mahkemede mirasbırakanı vasiyetname yapmaya ehil gördüklerini, onun son arzularını olağanüstü durum içinde kendilerine anlattığını hakime beyan etmelidirler.
Mirasbırakan için sonradan diğer şekillerde (resmi veya el yazılı) vasiyetname yapma olanağı doğarsa, bu tarihin üzerinden bir ay geçince sözlü vasiyet hükümden düşer. ( Örneğin silahlı çatışmanın yoğun olduğu bir bölgede askerlik yapmakta olan bir kişinin, terhis olacak olan iki arkadaşı huzurunda son arzularını beyan etmesi akabinde kanunun aradığı şartların da yerine getirilmesiyle sözlü vasiyetname tanzim edilmişse ve akabinde vasiyetçi daha sonra terhis olup memleketine geri dönmüşse, bu tarihin üzerinden bir ay geçmesi ile birlikte sözlü vasiyetname kendiliğinden hükümden düşecek, artık hukuken geçerli olmayacaktır.)
Tek taraflı bir hukuki işlem olan vasiyetnameden vasiyetçi dilediği zaman dönebilir. Bu ise üç şekilde olabilir. Bunlardan ilki yeni bir vasiyetname yapılmasıdır. Bu halde önceki vasiyetname hangi türde yapılmış olursa olsun, daha sonra yapılacak herhangi bir vasiyetname türü ile birlikte vasiyetnameden dönebilir. Vasiyetnamede sayı sınırlaması yoktur. Birden çok vasiyetname varsa en son tarihli olan geçerlidir. Ancak bunun için sonraki vasiyetnamenin içeriği itibariyle öncekini tamamen ortadan kaldırıyor olması gerekir. Vasiyetnameden diğer bir dönme yolu ise vasiyetnamenin yok edilmesidir. Ancak bu yol genelde el yazılı vasiyetnamede (el yazılı vasiyetname vasiyetçinin elinde bulunuyorken) söz konusu olur. Vasiyetnameden dönmenin üçüncü yolu ise vasiyetçinin sonradan vasiyetnamenin içeriği hakkında tasarruflarda bulunmasıyla söz konusu olur. Vasiyetçi burada sonraki tarihli bir vasiyetname ile öncekinden dönmez ya da vasiyetnameyi yok etmez. Burada söz konusu olan, yeni bir tasarrufla eski vasiyetname içeriğinin değiştirilmesidir. Diğer bir deyişle, vasiyetnamelerin birbirini tamamlamamaları, bilakis çelişmeleri gereklidir. Bu iki şekilde gündeme gelebilir; (1) sonra yapılan başka bir ölüme bağlı tasarruf ile (bu hem vasiyetname hem de miras sözleşmesini içerir) (2) sonradan yapılan sağlararası tasarruf ile. İlkine örnek verecek olursak vasiyetçi, ilk vasiyetnamede tüm mirasını A’ya bıraktığını beyan etmişken, sonradan yapacağı vasiyetname veya miras sözleşmesi ile tüm malvarlığını B’ye bıraktığını beyan ederse başka bir ölüme bağlı tasarrufla vasiyetnameden dönmüş olacaktır. İkinci duruma örnek verecek olur isek de örneğin vasiyetnamede A kişisine bıraktığı malvarlığını tek tek belirtmişse ve akabinde bu belirttiği malvarlıklarını sağlığında üçüncü kişilere satmış veya bağışlamışsa sonradan yapmış olduğu sağlararası tasarruf ile vasiyetnameden dönmüş olacaktır.
B. Miras Sözleşmesi
Miras sözleşmesi, bir kişinin ölümünden sonra hüküm doğurmak üzere yaptığı bir ölüme bağlı tasarruftur. Miras sözleşmesi, adı üzerinde bir sözleşme olup en az birisi miras bırakan olmak üzere asgari iki kişinin katılımıyla gerçekleşir. Miras sözleşmesinin bir tarafını miras bırakan oluştururken diğer tarafını mirasçılar veya üçüncü kişiler oluşturur.Miras sözleşmesinin konusu kişinin vefatından sonra malvarlığının mirasçılar veya diğer ilgili taraflar arasında nasıl paylaşılacağına dair düzenlemeleri içerebileceği gibi, belirli mirasçıların miras haklarından feragat etmelerine yönelik anlaşmaları da içerebilir. Miras sözleşmesinde şayet her iki taraf da karşılıklı olarak ölüme bağlı tasarrufta bulunacak ise her iki tarafın da ayırt etme gücüne sahip olması, ergin olması (kural olarak 18 yaşını doldurmuş olması) ve mahkeme kararıyla kısıtlanmamış olması şarttır. Bununla birlikte taraflardan yalnızca birisi ölüme bağlı tasarrufta bulunuyorsa(miras bırakıyorsa) bu halde sadece ölüme bağlı tasarrufta bulunan yönünden yukarıdaki üç şartın mevcut olması gerekmektedir. Karşı taraf yönünden ise genel ehliyet kuralları geçerlidir.
Miras Sözleşmeleri kendi içerisinde Olumlu – Olumsuz, Tek Taraflı - Çift Taraflı ve İvazlı –İvazsız olmak üzere farklı şekillerde sınıflandırılmaktadır.
En geniş anlamda sınıflandırma olumlu ve olumsuz miras sözleşmesi olarak karşımıza çıkar. Bir kişi şayet miras sözleşmesi ile sözleşmenin karşı tarafına belirli bir mal bırakırsa veya mirasının belirli bir payı için (örneğin; 1/5’i için) mirasçı atarsa bu durumda olumlu miras sözleşmesi karşımıza çıkar. Ancak eğer mirasçı olan kişi, bir bedel veya alacak karşılığında mirastan feragat ederse bu durumda olumsuz miras sözleşmesi söz konusu olacaktır.
Diğer bir sınıflandırma olan tek taraflı ve çift taraflı miras sözleşmesi ayrımıda ise, şayet iki taraf da karşılıklı olarak ölüme bağlı tasarrufta bulunmuşlarsa (Örneğin eşlerin birbirlerini mirasçı ataması gibi) bu halde çift taraflı miras sözleşmesi söz konusu olacaktır. Daha açık bir anlatımla çift taraflı miras sözleşmesi, iki veya daha fazla kişinin mal varlığının karşılıklı olarak birbirlerine miras olarak geçeceğini kabul ettiği bir anlaşmadır. Bu sözleşme, taraflar arasında karşılıklı ve yasal olarak bağlayıcıdır ve miras dağılımına etki eder. Diğer yandan şayet sadece tek taraf (muris) ölüme bağlı tasarrufta bulununuyorsa (örneğin mirasçı atama, belirli mal bırakma gibi) bu halde yapılan miras sözleşmesi tek taraflıdır. Bu sözleşme, ivazlı ya da ivazsız olabilir. Karşı taraf yalnızca mirasbırakanın tek taraflı ölüme bağlı tasarruf içeren bu irade beyanını (miras sözleşmesinin yapımına dair kanun gereği emredici şekil şartları da sağlanarak) kabul ederse tek taraflı ve ivazsız miras sözleşmesi meydana gelir. Bununla birlikte kendisine miras bırakılan karşı taraf bunun karşılığında bir ücret ödemeyi ya da bir yükümlülük altına girmeyi taahhüt ederse bu halde ise tek taraflı ve ivazlı miras sözleşmesi meydana gelir. (Karşı taraf ivaz olarak bedel ödemek dışında, murise ölünceye kadar bakma taahhüdü de verebilir. Buna ölünceye kadar bakma sözleşmesi denir ve yalnızca miras sözleşmesi şeklinde yapılabilir.) Bununla birlikte miras sözleşmesi doğrudan sözleşmenin karşı tarafı yararına değil de üçüncü kişi yararına da yapılabilir.
Miras sözleşmesinin geçerli olabilmesi için kanun birtakım şekil şartlarının varlığını aramaktadır.
Miras sözleşmesi şekil şartı olarak resmi vasiyetname için öngörülen şartlar aranmaktadır. Buna göre;
Ø Tarafların, arzularını resmi memura aynı zamanda bildirmesi gerekir.
İşlemde birlik prensibi gereğince taraflar araya zaman girmeksizin arzularını birbirini izler şekilde resmi memura bildirmelidir. Resmi memur; sulh hukuk mahkemesi hakimi, noter veya kanun ile kendisine bu yetki verilmiş diğer bir görevli olabilir.
Ø Miras sözleşmesi, resmi memurun ve iki tanığın önünde imzalanmalıdır.
Tarafların isteklerini alan miras sözleşmesini tanzim edecek olan resmi memur, bunu yazar veya yazdırır. Daha sonra hazır olan metni okumaları için miras sözleşmesinin taraflarına verir. Miras sözleşmesinin tarafları hazır olan metni okuduktan sonra, resmi memur ve iki tanık huzurunda metni imzalarlar. Akabinde resmi memur, miras sözleşmesine düzenleme tarihi koyarak imzalar ve resmi mühür ile mühürler.
Ø Akabinde sözleşmenin tarafları, iki tanık huzurunda sözleşmeyi okuduklarını ve sözleşmenin kendi arzularına göre olduğunu beyan ederler. Bunu üzerine iki tanık, miras sözleşmesi taraflarının kendi önlerinde sözleşmeyi okuyup arzularına uygun olduğunu beyan ettikleri hususunu ve sözleşme taraflarının tasarruf ehliyetini haiz gördüklerini beyan ederek, yazılan bu beyanların altını imzalarlar.
Miras sözleşmesi nasıl ortadan kaldırılabilir?
Miras sözleşmesi, temelde bir sözleşme olduğu için tarafların karşılıklı olarak yazılı anlaşmasıyla her zaman feshedilebilir, ortadan kaldırılabilir.
Diğer yandan kural olarak miras sözleşmesinden tek taraflı olarak dönmek mümkün değildir. Ancak bazı özel durumlar ve kanuni istisnalar söz konusu olabilir. Miras sözleşmesi ile mirasçı atanan veya kendisine belirli mal bırakılan kişinin, miras sözleşmesinin yapılmasından sonraki süreçte mirasbırakana karşı, kanunda sayılı mirasçılıktan çıkarma sebebi oluşturan bir davranışta bulunursa, mirasbırakan miras sözleşmesini tek taraflı olarak ortadan kaldırabilir. Mirasbırakan bunu kanunda vasiyetnameler için öngörülen şekillerden biriyle (sözlü, el yazılı ya da resmi) yaptığı vasiyetname ile ortadan kaldırabilir. Bu durumda mirasbırakanın ölümünden sonra mirasçı, mirasçılıktan çıkarma sebebine itiraz ederek miras sözleşmesini tek taraflı ortadan kaldıran vasiyetnamenin geçersizliğini ileri sürebilir. Bu halde belirtilen sebebin varlığını ispat, çıkarmadan yararlanan mirasçı veya mirasçılara yahut vasiyet alacaklısına düşer. Mirasçılıktan çıkarma sebepleri ise; (1) Mirasçının, mirasbırakana veya mirasbırakanın yakınlarından birine karşı ağır bir suç işlemiş olması, (2) Mirasçının, mirasbırakana veya mirasbırakanın ailesi üyelerine karşı aile hukukundan doğan yükümlülüklerini önemli ölçüde yerine getirmemiş olması ve (3) Mirasbırakanın altsoyu hakkında borç ödemeden aciz belgesi düzenlenmiş olmasıdır. (3. hal yalnızca murisin altsoyu hakkında bir çıkarma sebebi olup, bu durumda muris altsoyunu ancak saklı payının yarısı oranında mirasçılıktan çıkarabilir).
Diğer yandan miras sözleşmesi iki tarafa borç yükleyen nitelikteyse yani ivazlı yapılmışsa ve taraflardan biri borca aykırı davranmışsa bu halde Türk Borçlar Kanunu’nun genel hükümlerine göre sözleşmeden dönme yoluna gidilebilmektedir.
Yine iki halde miras sözleşmesi kanun gereği kendiliğinden ortadan kalkmaktadır (Hükümsüz kalmaktadır). Bunlardan ilki, mirasçının muristen önce ölmüş olması durumudur. Bu halde miras sözleşmesi kendiliğinden sona erer. Ancak miras sözleşmesi ivazlı olarak yapılmış ise mirasbırakandan önce ölen kişinin mirasçıları, miras sözleşmesinde aksi kararlaştırılmış olmadıkça, ölüme bağlı tasarrufta bulunan karşı taraftan söz konusu ivazın karşılığını sebepsiz zenginleşme hükümleri uyarınca geri isteyebilirler. Burada ivaz ölünceye kadar bakma ise, bakma yükümlüsü kişinin mirasçıları, bakma yükümlüsünün öldüğü tarihe kadar söz konusu bakıcılık faaliyetinin karşılığı olarak parasal bir miktarı yine sebepsiz zenginleşme hükümleri çerçevesinde ölüme bağlı tasarrufta bulunan kişiden talep edebilirler. Yine diğer bir kendiliğinden ortadan kalkma sebebi ise, evliliğin sona ermesi durumudur. Buna göre, miras sözleşmesi eşler arasında ve evliliğin sona ermesinden önce yapılmış ise, evliliğin butlanı ya da boşanma durumlarında da aksi miras sözleşmesinde açıkça düzenlenmemişse, bu miras sözleşmesi geçersiz olur. Dolayısıyla bu iki durumda eşler miras sözleşmesi ile kendilerine sağlanmış hakları kaybederler.
Av. Mehmet Eren
Comments