top of page

MİRAS HUKUKUNA ÖZGÜ DAVALAR (Mirasta Denkleştirme ve Miras Sebebiyle İstihkak Davaları)

  • Yazarın fotoğrafı: Barış Kaşka
    Barış Kaşka
  • 2 Ağu 2024
  • 5 dakikada okunur

I. Mirasta Denkleştirme (İade) Davası


Mirasbırakan bir önceki yazımızda açıklamış olduğumuz zümre sisteminde yer alan yasal mirasçılarına, sağlığında karşılık almaksızın birtakım kazandırmalarda bulunmuş veya onların borçlarını ödemiş olabilir. Muris bunu yaparken şayet bu kazandırmaları, kendisinin ölümü sonrasında o mirasçıların elde edecekleri miras paylarına mahsuben yapmış ise, yani murisin iradesi, niyeti bu yönde ise, murisin vefatı sonrası, kazandırmalardan yararlanmayan yasal mirasçılar, kazandırmadan yararlanan yasal mirasçıların bu kazandırmaların karşılığını terekeye iade etmesi için onlara dava açabilirler. İşte açılan bu davaya mirasta denkleştirme (iade) davası denir.


Mirasta denkleştirmeyi düzenleyen Türk Medeni Kanunu’nun 669. maddesi; “Yasal mirasçılar, mirasbırakandan miras paylarına mahsuben elde ettikleri sağlararası karşılıksız kazandırmaları, denkleştirmeyi sağlamak için terekeye geri vermekle birbirlerine karşı yükümlüdürler.” Hükmünü haizdir. Bu düzenlemeye göre, mirasta denkleştirme için; mirasbırakanın sağlararası kazandırması (sağlığında karşılık almaksızın malvarlığından birşeyler devretmiş) olmalıdır. Bu kazandırmanın karşılıksız ve yasal mirasçılara yapılması gerekir. Yine bu kazandırmanın miras paylarına mahsuben yapılmış olması gerekmektedir. Yasa maddesinde de anlaşılacağı gibi, mirasta denkleştirme davası ile mirasbırakanın sağlığında yasal mirasçılarına yaptığı karşılıksız kazandırmaların belirli şartların varlığı halinde geri verilmesi öngörülmüştür.

Bu dava, önceki yazımızda açıkladığımız tenkis davasından oldukça farklıdır. Zira denkleştirmeyi, kanun gereği saklı paylı mirasçı olmayan diğer yasal mirasçılar da isteme ve bundan yararlanma hakkına sahiptir. Denkleştirme borçlusu kimseler de yine yasal mirasçılardır; buna karşılık tenkis talebinin ileri sürüleceği kimsenin yasal mirasçı olması gerekmez. Kazandırma yapılan üçüncü bir kişi de tenkisle yükümlü olabilir. Denkleştirme, yalnızca sağlararası tasarrufların bozulmasına sebep olduğu eşitsizliği gidermeye yönelik olmasına rağmen; tenkiste saklı pay eşitliğini sağlamada sağlararası tasarruflara ek olarak ölüme bağlı tasarruflar da hesaba katılabilir. Mirasta denkleştirme yönünden, mirasbırakanın tasarrufunun denkleştirmeye tabi olup olmadığının belirlenmesinde esas olan mirasbırakanın iradesidir; buna mukabil tenkis hükümleri emredicidir.


Mirasta denkleştirmenin şartları;

Miras bırakanın mirasçılarına sağlığında yaptığı her kazandırmanın denkleştirme işlemine tabi tutulması mümkün değildir. Buna göre denkleştirme işlemi için aşağıda sayılan şartlar bir arada bulunmalıdır:

1- Karşılıksız bir kazandırmanın varlığı

2- Kazandırmanın sağlararası bir kazandırma olması

3- Kazandırmanın mirasbırakanın malvarlığından yapılmış olması

4- Kazandırma mirasbırakanın yasal mirasçısına yapılmış olmalıdır

5- Kazandırma mirasçının miras payına mahsuben yapılmış olmalıdır.


İlk dört şarta yukarıda değinmiştik. Bununla birlikte mirasbırakan tarafından mirasçılara yapılan sağlararası kazandırmalar Türk Medeni Kanunu’nun 669/1. maddesi gereği ancak mirasçının miras payına mahsuben yapıldıkları ölçüde denkleştirmeye tâbi olurlar. Diğer bir deyişle mirasbırakan bu kazandırmayı mirasçısına, daha sonra miras payının içinde hesap edilmek, ondan indirilmek üzere yapmış olmalıdır.


Burada mirasbırakanın iradesini tespit etmek gerekmektedir. Ancak çoğu zaman bu hiç de kolay olmamaktadır. Burada kanun koyucu denkleştirme yönünden, murisin yasal mirasçılarından “altsoyuna” sağlığında yaptığı karşılıksız kazandırmalar ile “altsoyu dışındaki diğer yasal mirasçılarına” sağlığında yaptığı karşılıksız kazandırmalar yönünden ispat açısından farklı kurallar öngörmüştür.


Buna göre, Türk Medeni Kanunu’nun 669/2. Maddesinde, “Mirasbırakanın çeyiz veya kuruluş sermayesi vermek ya da bir malvarlığını devretmek veya borçtan kurtarmak ve benzerleri gibi karşılık almaksızın altsoyuna yapmış olduğu kazandırmalar, aksi mirasbırakan tarafından açıkça belirtilmiş olmadıkça, denkleştirmeye tâbidir.” Hükmü yer almakla birlikte, kanun koyucu bu hükümle altsoya yapılan karşılıksız kazandırmalarda, kazandırmadan yararlanmamış olan bu sebeple mirasta denkleştirme davası açacak olan diğer yasal mirasçılar lehine olan bir karine getirmiştir.

Miras bırakanın, lehine kazandırma yaptığı yasal mirasçıları denkleştirmeye tabi tutma yani mirasçının miras payına mahsuben kazandırma yapma ya da denkleştirmeden muaf tutma iradesinin açık olduğu durumlarda yapılan kazandırma murisin söz konusu açık iradesi doğrultusunda denkleştirmeye tabi tutulacak ya da denkleştirme dışında kalacaktır. İradenin açık olmasından kasıt, başkaca bir unsur gerekmeksizin içeriğinin anlaşılabilmesidir. Denkleştirmeye tabi tutma ya da denkleştirmeden muaf tutma iradesi, muris tarafından söz, yazı ya da işaretle belirtilebilir veya cümlenin mefhumu muhalifinden bu irade anlaşılabilir.

Bununla birlikte mirasbırakanın denkleştirme (denkleştirmeye tabi tutma ya da denkleştirmeden muaf tutma) konusunda açık iradesi tespit edilemiyorsa, Burada ikili bir yarım yapılması gerekmektedir. Buna göre,


a. Şayet mirasbırakanın lehine kazandırmada bulunduğu yasal mirasçı mirasbırakanın altsoyu ise, TMK’nın 669/2. maddesindeki karine gereği altsoya yapılan sağlararası kazandırmalar denkleştirmeye tabi olacağından altsoy kendisine yapılan bu kazandırmaların karşılığını terekeye iade etmekle yükümlü olacaktır. Burada ispat yükü davalı altsoydadır. Davalı altsoy kendisine yapılan sağlar arası kazandırmanın denkleştirmeye tabi olmadığını yani murisin zımni(örtülü) iradesinin kendisini denkleştirmeden muaf tutma yönünde olduğunu ispat etmek zorundadır.

b. Buna karşın altsoy dışındaki diğer yasal mirasçılara yapılan kazandırma, karine olarak denkleştirmeye (iadeye) tabi değildir. Bunun sonucu olarak muris şayet altsoy dışındaki bir yasal mirasçıya sağlığında bir kazandırma yapmışsa ve bunu yaparken kazandırmada bulunduğu kişinin miras payına mahsuben yapıp yapmadığı, eşdeyişle denkleştirmeden muaf tutup tutmadığı hususundaki iradesini açıkça belirtmemişse, bu halde ispat yükü davacı tarafta olacaktır. Yani kazandırmadan yararlanmamış olan davacı yasal mirasçılar, kendisine muris tarafından sağlığında karşılıksız kazandırmada bulunulmuş olan altsoy dışındaki yasal mirasçıya, bu kazandırmanın söz konusu mirasçının miras payına mahsuben (denkleştirmeye tabi olarak) yapılmış olduğunu, murisin iradesinin bu yönde olduğunu ispat etmek zorundadırlar.

Diğer yandan miras bırakanın iradesinin denkleştirmeye (iadeye) tabi olup olmadığının ispatı şekle tabi değildir, her türlü delille ispatlanabilir. İade edilecek mal varlığı yönünden seçim hakkı davalınındır; ister aynen iade eder, isterse bedelini öder. Denkleştirme, denkleştirme anındaki değere göre yapılır.

Mirasta denkleştirme davası, miras taksimi (mirasın paylaştırılması) yapılana kadar zamanaşımına tabi olmaksızın açılabilir. Bununla birlikte eğer miras taksimi yapılmış ise, taksim yapıldığı tarihten itibaren başlamak üzere 10 yıllık zamanaşımı süresi içerisinde davanın açılması gerekir.


IV. Miras Sebebiyle İstihkak Davası

Yasal veya atanmış mirasçı, terekeyi veya bazı tereke mallarını elinde bulunduran kimseye karşı mirasçılıktaki üstün hakkını ileri sürerek miras sebebiyle istihkak davası açabilir. (Murisin vasiyetname ya da miras sözleşmesi şeklinde yapacağı ölüme bağlı bir tasarrufla bir veya birden fazla kişiyi terekesinin(mirasının) bütünü ya da belirli bir bölümü üzerinde hak sahibi kılması halinde mirasta hak sahibi olan bu kimse ya da kimselere atanmış mirasçı denir.)

Miras sebebiyle istihkak davası açabilecek kişiler yasal veya atanmış mirasçılardır. Bununla birlikte bu davanın davalısı terekenin tamamını, ya da tereke mallarının biri ya da bir kısmını hakkı olmadığı halde elinde bulunduran mirasçı olmayan kimselerdir. Terekeyi veya tereke malını ortak mirasçı sıfatıyla elinde bulunduran kimseye karşı miras sebebiyle istihkak davası açılamaz. Böyle bir kimseye karşı açılacak dava, mirası paylaşma davasıdır. (Prof. Dr. Fikret EREN, Cevdet Yavuz’a Armağan, s. 1056 )

Mirasbırakan sağlığında, malvarlığındaki bazı hak ve malların kullanılmasını, bunlardan yararlanılmasını üçüncü kişilerle yapmış olduğu sözleşmeler gereğince onlara bırakmış, ancak sözleşmeler sona ermesine rağmen bu kişiler söz konusu hak ve malları iade etmemiş olabilirler. Kira ve ödünç sözleşmeleri ile diğer benzer sözleşmeler uyarınca üçüncü kişilerin ellerinde bulunan mallar bu duruma örnek olarak gösterilebilir. Aynı şekilde, üçüncü kişiler, mirasbırakanın sağlığında malvarlığındaki bazı hak ve malları haklı bir sebep olmaksızın ya da onun iradesi dışında ele geçirmiş, almış olabilirler. Her iki halde de mirasbırakan sağlığında söz konusu hak ve malları geri almaya ilişkin bireysel dava haklarına sahiptir. Miras sebebiyle istihkak davası ise, mirasbırakanın bu davaları açmadan ölmesi halinde yasal veya atanmış bir mirasçının terekenin tamamını veya bir kısmını ya da terekeye dahil bir malı haksız olarak elinde bulunduran mirasçı olmayan bir kimseye karşı, bunun geri verilmesini sağlamak amacıyla mirasçılıktaki üstün hakkını ileri sürerek açacağı bir davadır. Bu dava ile mirasçı, tereke mallarına zilyet olan davalıdan bu malların tamamının geri verilmesini ister. (Prof. Dr. Fikret EREN, Cevdet Yavuz’a Armağan, s.1046,1047)

Miras sebebiyle istihkak davası, Türk Medeni Kanununun 687 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. Miras sebebiyle istihkak davasının kabulü hâlinde, tereke veya terekeye dahil mal, davacı mirasçıya zilyetliğe ilişkin hükümler uyarınca verilir. Davaya konu şey değişmeden duruyorsa aynen verilmeli, miktarı değişmişse de meydana gelen artışları veya yerlerine geçen ikame değerleriyle birlikte geri vermek zorundadır. Miras sebebiyle istihkak davasında davalı, tereke malını zamanaşımı yoluyla kazandığını ileri süremez.

Miras sebebiyle istihkak davasında, davacı taraf(mirasçı) hakkının korunması için davalıdan güvence göstermesini, dava konusu taşınmaz ise bu taşınmaza tedbir konulmasını isteyebilir. Nitekim TMK’nın 637. Maddesinde; ”hakim, davacının tedbir istemi üzerine hakkın korunması için davalının güvence göstermesi veya tapu kütüğüne şerh verilmesi gibi gerekli her türlü önlemi alır” denilmektedir.

Miras sebebiyle istihkak davası, Türk Medeni Kanunu’nun 639. Maddesinde; davacının kendisinin mirasçı olduğunu ve iyiniyetli davalının terekeyi veya tereke malını elinde bulundurduğunu öğrendiği tarihten itibaren 1 yıl ve herhalde miras bırakanın ölümünün veya vasiyetnamesinin açılmasından itibaren 10 yıl sonra zamanaşımına uğrayacağı düzenlenmiştir. Dolayısıyla davanın bu süreler içinde açılması gerekir. Diğer yandan İyiniyetli olmayan davalılara karşı zamanaşımı süresi miras bırakanın ölümünün veya vasiyetnamesinin açılmasından itibaren 20 yıldır. Ancak 1 ve 10 yıllık süreler geçirilmişse 20 yıllık bu süre içinde açılacak olan davada tereke malını elinde bulunduran kişinin mal üzerinde hakkı olmadığını bildiğinin yani kötü niyetli olduğunun ispatı yükü davacıya düşer.


Av.Mehmet Eren

 
 
 

Comments


1603809952502.jpg
  • LinkedIn
  • Instagram
  • Twitter
  • Facebook
bottom of page