top of page

MURİS MUVAZAASINA DAYALI TAPU İPTALİ VE TESCİL DAVASI

  • Yazarın fotoğrafı: Barış Kaşka
    Barış Kaşka
  • 5 Ağu 2024
  • 3 dakikada okunur

Muris Muvazaasına Dayalı Tapu İptali ve Tescil Davası

Muvazaa kavramı; tarafların üçüncü kişileri aldatmak amacı ile ve fakat kendi gerçek iradelerine uymayan ve aralarında hüküm ve sonuç doğurmayan bir görünüş yaratmak hususunda anlaşmaları, şeklinde tanımlanabilir. Muris muvazaası ise, muvazalı işlemlerin bir türü olarak Türk Hukukunda büyük bir yeri ve önemi bulunmaktadır.

Türk Borçlar Kanunu'nun muvazaalı işlemlere ilişkin genel hükmü dışında, muris muvazaasına ilişkin özel olarak bir düzenleme kanunlarımızda yer almamaktadır. Muris muvazaası kaynağını daha çok Yargıtay içtihatlarından ve bilimsel görüşlerden almakta ise de, esas kaynağını Yargıtay İçtihadı Birleştirme Hukuk Genel Kurulu’nun 01.04.1974 tarihli ve 1974/1 Esas, 1974/2 Karar sayılı kararı oluşturmaktadır. Anılan İçtihadı Birleştirme Kararında sonuç olarak; “bir kimsenin; mirasçısını miras hakkından yoksun etmek amacıyla, gerçekte bağışlamak istediği tapu sicilinde kayıtlı taşınmaz malı hakkında, tapu sicil memuru önünde iradesini satış doğrultusunda açıklamış olduğunun gerçekleşmiş bulunması hâlinde, saklı pay sahibi olsun ya da olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçıların, görünürdeki satış sözleşmesinin Türk Borçlar Kanunu'nun 19. maddesine dayanarak muvazaalı olduğunu ve gizli bağış sözleşmesinin de şekil koşulundan yoksun bulunduğunu ileri sürerek dava açabileceklerine” hükmedilmiştir.

01.04.1974 tarihli ve 1974/1 Esas, 1974/2 Karar sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı, miras bırakanın tapulu taşınmazlarının temliklerinde yaptığı muvazaalı işlemlere ilişkindir.

Muris muvazaasında, miras bırakan ile sözleşmenin karşı tarafı, aralarında yaptıkları bağış sözleşmesini genellikle satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi ile gizlemektedirler. Başka bir anlatımla, miras bırakan ile karşı taraf malın gerçekten temliki(devri) hususunda anlaşmışlardır. Görünüşteki ve gizlenen sözleşmelerin her ikisinde de samimi olarak temlik istenmektedir. Ne var ki, görünüşteki satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesinin vasfı muvazaalı sözleşme ile değiştirilmekte, ayrıca gizli bir bağış sözleşmesi düzenlenmektedir. Görünüşteki sözleşmenin vasfı tamamen değiştirildiğinden, muris muvazaası aynı zamanda "tam muvazaa" özelliği de taşınmaktadır.

Muris muvazaasını diğer nispi muvazaalardan ayıran, onu farklı kılan unsur mirasçılardan mal kaçırmak amacıyla yapılmasıdır. Burada özel bir saik söz konusudur. Daha açık anlatımla, bu muvazaa türünde miras bırakan, mirasçısını miras hakkından yoksun etmek amacıyla, gerçekte bağışlamak istediği tapuda kayıtlı taşınmaz malı hakkında tapu memuru önünde iradesini ivazlı bir işlem olan satış veya ölünceye kadar bakma akdi şeklinde açıklamaktadır. Bu nedenle bu tür uyuşmazlıkların çözümünde karşı tarafa yapılan temlikin gerçek yönünün, başka bir anlatımla miras bırakanın gerçek irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılması önemlidir. Bunun için de miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul nedeninin bulunup bulunmadığı, murisin temlik alan karşı tarafla ve diğer mirasçılarla ilişkileri, murisin yaşı, sağlık durumu, temlik edilen malın tüm mamelekine oranı, muvazaalı olduğu iddia edilen işlem bir satış işlemi ise satış tarihinde miras bırakanın paraya ihtiyacı bulunup bulunmadığı, yine satın alan kişinin sosyal ve ekonomik durumu itibarıyla satın alma tarihinde satın alabilecek maddi gücünün bulunup bulunmadığı, gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.

Muris muvazaasına dayalı bir davanın kabul ile sonuçlanabilmesi için miras bırakanın muvazaalı işlemi yaparken gerçek irade ve amacı mirasçılarından mal kaçırmak olmalıdır. Bu tür davalarda ispat yükü ise muvazaanın varlığını iddia eden tarafa aittir. Dolayısıyla miras bırakanın yaptığı temlikteki gerçek irade ve amacının mirasçıdan mal kaçırmak olduğunu, bu hususu ileri süren davacı taraf kanıtlamalıdır. Dava açan mirasçılar, miras bırakan ile davalı arasındaki sözleşmenin dışında olduklarından üçüncü kişi konumundadırlar. Bu nedenle iddialarını tanık dâhil olmak üzere her türlü delille kanıtlamaları mümkündür. Kanunen kendilerine intikal etmesi gereken miras haklarına, miras bırakan tarafından muvazaalı olarak yapılan sözleşme ile engel olunduğundan bu sözleşmenin muvazaalı olduğunu ileri sürerek iptalini istemekte hukuki yararlarının bulunduğu açıktır.

Muris muvazaası davasını miras hakkı zarar görmüş herkes açabilir. Bu kişiler yasal mirasçı olabileceği gibi atanmış mirasçılar da olabilir. Her mirasçı kendi hakkı için ayrı ayrı dava açma hakkına sahiptir.

Muris muvazaası davalarında yasal olarak ön görülmüş bir zamanaşımı süresi bulunmamaktadır. Bu dava miras bırakan vefat ettikten sonra mirasçılar tarafından her zaman açılabilir.

Muris muvazaasına dayalı tapu iptali ve tescili davasında murisin mirasçılardan mal kaçırma saiki ile muvazaalı bir biçimde görünürde karşılıklı(ivazlı) bir işlem olan satış işlemiyle ve fakat gerçekte karşılıksız(ivazsız) bir işlem olan bağış iradesiyle ve karşılık almaksızın bir veya birden çok taşınmazını üçüncü bir kişiye (bu kişi diğer bir mirasçı da olabilir) devrettiği hususu davacılar tarafından ispatlandığı takdirde satış işlemi tamamen geçersiz sayıldığından taşınmazın tapusunun dava açan mirasçıların payları oranında iptali ile, tapuda payları oranında davacı mirasçılar üzerine tesciline karar verilmektedir. Ancak burada önemle belirtmek gerekir ki,  muvazaalı şekilde mirasçılardan kaçırılan taşınmaz, temlik alan tarafından daha sonra iyi niyetli olan yani muvazaadan haberi olmayan kişilere devredilmişse artık bu taşınmaz üçüncü kişiden geri istenemeyecektir. Bu halde tapu iptali ve tescili kararı verilemeyeceğinden artık yalnızca temlik eden kişiden taşınmazın bedeli tazminat olarak talep edilebilecektir.


Av.Mehmet Eren

 
 
 

Kommentare


1603809952502.jpg
  • LinkedIn
  • Instagram
  • Twitter
  • Facebook
bottom of page